Yarim İstanbul,

(Havalar ısındı)

Gel öpeyim gerdanından.

 

Ve beklenen an geldi. Kar, kış, yağmur ve soğukların ardından bu anın gelmesi kaçınılmazdı. Baharı es geçen mevsim akışının şimdiki durağı yaz, bir bastırdı pir bastırdı. Şimdi kışlıkları görmek bile istemeyen gözlerimiz, en kısa kollu tişörtümüzü arayacak; benliğimiz ise  yazın ilk günlerinde güneşe doymak isteyen bir kedi gibi dolanacak. Hiç almadığımız kadar D-vitamini alıp, yaz akşamlarında hiç olmadığımız kadar neşeli olacağız. Bazı yaz geceleri, ertesi gün işe gideceğimize aldırmaksızın geç saatlere kadar oturacağız. Ve bundan hiç ama hiç pişman olmayacağız.

Mutluluk sebebi: Yazlık sinemalar!

Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi romanında İstanbul’un eski yazlık sinema dünyasını anlatır. Kitabın baş aktörü Kemal, yazlık sinemalarda bir bütün halinde perdedeki karakterlere kendini kaptıran insanları da izler bir yandan filmi izlerken. Yazılanları okudukça aslında yazlık sinemaların ve hatta sinemaların; her evin bir sinema haline gelebildiği bu dönemde bile;  insanlarla bir arada film izleyerek ortak bir sessiz duygu paylaşımı alanı varolduklarını düşünürüz.

İstanbul’daki açık hava sinemalarında açık ara önde olan bir tanesi var: Turkcell Kuruçeşme Arena. Sağ yanınızda Boğaz, sol yanınızda orman olduğu halde ve siz armut koltuklarda şekilsiz bir deniz canlısı gibi yayılmışken, bir anda içinizden yükselen “Hayat aslında çok güzel!” nidalarını bastırmanız imkansız. Lütfen kendinize bir iyilik yapın ve bu yaz mutlaka açık hava sinemalarından birisine gidin:

Diğerleri ise Kozyatağı Trio’da.

Yiyecek önerilerimiz bitmek bilmiyor farkındayız. Hatta sanat, kültür tavsiyelerine bile yiyecek karıştırıp duruyoruz, evet biliyoruz. Ama hepsi sizin iyiliğiniz için. Can boğazdan gelir lafını düstur edinmiş bizler, aslında gayet masum önerilerde bulunuyoruz. Hem birazcık frigodan kime ne zarar gelmiş J Filminizi izlerken bir yandan afiyet de olsun efendim! 🙂

 

 

 

 

Vapur bakışı İstanbul...

Şimdi tam da Galata Kulesi zamanı.

 

Galata Kulesi’nin tarihini bilmeyen varsa hemen anlatalım efendim: Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi, bundan taaa 1484 sene önce, 528’te Bizans İmparatoru Anastasius tarafından bir Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiş.  1024 yılında 4. Haçlı Seferi’nde büyük hasar alan kule, sonrasında Cenevizliler tarafından yığma taşlar kullanılarak Galata Surları’na ek bir bina olarak yeniden yapılmış. 1348 yılında ise kentin en büyük binasıymış artık. 17. yy’da ise Hezarfen Ahmet Çelebi ilk insan uçusunu gerçekleştirmiş.

Şimdi şehrin en büyük binası olmaktan çok uzak olsa da şehrin en afilli binalarından biri olduğu aşikar. O kadar havalı ki, yaz günlerinde misliyle artan bir oranda yerli ve yabancı turistin Galata Kulesi’nin tepesindeki panoramik İstanbul manzarasına ulaşmak için anaokulu çocukları gibi uslu uslu sıra beklediklerine şahit olabilirsiniz.

Peki aslında gözümüzün önünde duran ama değerini henüz anlamamış olduğumuz bir yer önersek? Galata’da gizli diyemeyeceğimiz kadar ortada olan

Anemon Otel’in zengin menüsünden de yemek yiyebilirsiniz.

Ve oradan aşağıya sallandınız mı başka bir lezzet durağı sizi bekliyor. O da ne mi?

O lezzeti de haftaya sakladık J

 

Bizi takip etmeyi unutmayın.

 

Bol güneşli ve güzel günler diliyoruz.

 

http://www.youtube.com/watch?v=tnj-_oKOn5k

 

Share on facebook
Share on Facebook
Share on twitter
Share on Twitter
Share on pinterest
Share on Pinterest
Share on whatsapp
Share on WhatsApp

Bir cevap yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment

PAYLAŞ: 

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
Share on pinterest
Share on email