Daniel Craig dünyanın gelmiş geçmiş en uzun soluklu film serisinin 23. macerası olan “Skyfall” la 007 James Bond olarak bir kez daha karşımızda. “Skyfall”da, Bond’un M’e karşı sadakati sınanacaktır, çünkü M geçmişiyle yüzleşmeye başlar. MI6 saldırıya uğrayınca, kişisel bedeli ne olursa olsun 007’nin tehdidi bulup yok etmesi gerekecektir. Film Albert R. Broccoli’ye ait EON Productions, Metro-Goldwyn-Mayer Studios ve Sony Pictures Entertainment ortak yapımıdır.
Albert R. Broccoli’ye ait EON Productions, “SKYFALL”la Daniel Craig’i Ian Fleming’in James Bond ’si olarak sunar. Filmde ayrıca Javier Bardem, Ralph Fiennes, Naomie Harris, Bérénice Marlohe ve Ben Whishaw’un yanı sıra, Albert Finney ve ‘M.’ rolünde Judi Dench de yer alıyor. Sam Mendes’in yönettiği filmin yapımcıları ise
Michael G. Wilson ve Barbara Broccoli. Senaryosunu Neal Purvis ile Robert Wade ve John Logan’ın kaleme aldığı filmin görüntü yönetmeni ASC BSC’den Roger Deakins, yapım tasarımcısı Dennis Gassner, kostüm tasarımcısı ise Jany Temime.
Kurgusunu A. C. E.’den Stuart Baird’in gerçekleştirdiği filmin dağıtımını Sony Pictures Releasing üstlendi.
“SKYFALL” henüz Motion Picture Association of America (Amerika Sinema Derneği) tarafından sınıflandırılmamıştır. İlerideki sınıflandırma bilgisi için lütfen www.filmratings.com adresini ziyaret ediniz. Film 26 Ekim 2012’da İngiltere’de, 2 Kasım 2012’de Türkiye’de, 9 Kasım 2012’de ise ABD’de, gösterime girecektir.
FİLM HAKKINDA
23. James Bond macerası “SKYFALL”u yöneten Sam Mendes, “Benim Bond’la henüz 9-10 yaşımda olduğum dönemden beri, ‘Live and Let Die’la başlayan kişisel bir bağım var” diyor. Mendes belki de en çok duygusal dramalarla tanınmış olsa da, kendisi, eğlence sektörüyle ilgili ve artistik bütünlüğünün bununla kısıtlı kalmadığını belirtiyor: “Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki büyük, eğlenceli, gösterişli, izleyiciyi alıp götüren bir film yaparken dünya hakkında bir şey söylemek de mümkün. Daniel’in ‘Casino Royale’ ve ‘Quantum of Solace’daki performanslarıyla, James Bond tekrar gerçek durumlar içinde gerçek bir insan hissi verdi. Bu bana Sean Connery filmlerini izlediğim zamanları hatırlatıyor”.
Michael G. Wilson ve Barbara Broccoli ise, “Bu bizim 50. yıldönümümüz ve 23. filmimiz, dolayısıyla gelmiş geçmiş en iyi Bond filmini yapmak için üzerimizde baskı hissettik. Olağanüstü bir oyuncu kadromuz, inanılmaz bir kamera arkası ekibimiz ve duygu yüklü bir senaryomuz var” diyorlar.
Öte yandan, Mendes efsanevi seriye kendi damgasını vurma özgürlüğünü hissettiğini belirtiyor: “Bana muazzam bir özgürlük tanındı; kendimi serinin türüyle ilgili asla dizginlenmiş hissetmedim. Bunda kısmen yakından tanıdığım Daniel ve Judi’nin etkisi var. O ikisinin yönettiğim herhangi bir filmde birlikte olması fikri bana çok güzel geliyor”.
Bunun yanı sıra, “SKYFALL”da 007’nin yaşadığı macera oldukça tehlikelidir çünkü saldırıya uğrayan MI6 temelden sarsılır. Mendes aksiyon sekanslarını yönetirken karakterin de dublör ve kamera çalışması kadar önemli olduğunu şu sözlerle vurguluyor: “Karakterlere angaje olmamışsanız, ne kadar iyi olursa olsun aksiyon anlamsızdır. Bana göre, karakterleri inanılır ve makul durumlara sokmalısınız; hayatta kalmaları neredeyse imkansız gibi olmalı ve sonra nasıl hayatta kaldıklarını göstermelisiniz. İşte zorluk burada”.
Javier Bardem, MI6’yı riske sürükleyen Silva karakterini canlandırdı. ”No Country for Old Men”deki unutulmaz Anton Chigurh performansıyla Oscar® kazanan aktör karanlık ve karmaşık karakterler canlandırmaya yabancı değil. ”Senaryoyu okuduğum zaman, hikaye ve karakterin sunduğu olasılıklar hemen ilgimi çekti; ayrıca, Sam Mendes’le çalışmak ve olağanüstü bir oyuncu ve yapımcı kadrosunun bir parçası olmak söz konusuyken böyle bir fırsata hayır diyemezdim” diyor Bardem.
M rolünde yedinci kez karşımızda olan isim elbette Judi Dench. Aktris, Daniel’la olan kamera arkası ilişkisinin son iki filmin merkezinde yer alan, M ile Bond arasında beyaz perdedeki ilişkiye yansıdığını söylüyor: “Bond ve M birlikte çalışan iki kişi ama M’in ona çok düşkün olduğu anlaşılıyor. Çoğu zaman onu kayırmakla suçlansa da, ona karşı çok da acımasız olabiliyor. Daniel’la ilk kez birlikte çalıştığımızdan beri iyi bir ilişkimiz var; ve bu ilişki her senaryo bizden bir şeyler istedikçe daha da gelişiyor”.
Craig ve Dench’e seriye yeni katılan bir yıldız kadrosu eşlik ediyor: Ralph Fiennes filmde M’in teşkilatını gözlemekle sorumlu hükümet görevlisi Mallory rolünü üstleniyor. “Yüzeyde, Mallory sevimli ve görgülü biri ama katı bir yanı da var. M’e karşı durabiliyor ve onunla kafa kafaya gelebiliyor” diyor aktör.
Elbette hiçbir Bond filmi Bond kadınları olmaksızın tam olamaz. Naomie Harris saha ajanı Eve’i canlandırıyor. Yönetmen Mendes, “Son yıllarda, Bond filmlerinde iki kız oluyordu; biri egzotik, diğeri daha ev kızı tarzında. Naomie her ikisini de olabiliyor” diyor.
Harris ise şunu ekliyor: “Eve bir saha ajanı olarak çok bağımsız, çok zeki, çok esprili, eğlenceli ve cesur. Bende onun cesaretinin yarısı yok. Hayranı olduğum ve onun gibi olmak istediğim bir kadın”.
“SKYFALL”un bir diğer kilit rolü Severine’i ise Bérénice Marlohe canlandırdı. “Eğer bir Bond kızı icat etmem gerekseydi, o, Bérénice olurdu” diyor Mendes gülerek ve ekliyor: “Bir Bond kızının tüm klasik öğelerini barındıran birini bulmak istedim: Ateşli, seksi, kız değil kadın olan, ve gizemli. Bérénice yarı Kamboçyalı yarı Fransız. Tam olarak nereli olduğundan emin olamadığınızı hissediyorsunuz. O gizemi veriyor. Tüm bunların üstüne, olağanüstü bir aktris”.
Filmin oyuncu kadrosunu tamamlayan isimler ise İngiltere’nin en saygın oyuncularından bazıları: Ben Whishaw, Rory Kinnear ve efsanevi Albert Finney.
“SKYFALL” Türkiye, Şangay ve yukarı İskoçya’nın çeşitli yerlerinde çekildi. Filmin büyükçe bir kısmı ise Londra’da geçiyor. Tuhaf bir şekilde, Mendes en büyük zorluğu burada yaşadığını belirtiyor ve, “Burası benim şehrim. Onunla arama mesafe koymam çok zor. Buraya mitsel bir boyut katmaya çalıştım: Bir havası, bir atmosferi, bir tehdit boyutu olmasını amaçladım. Tahmin edilebilecek bazı yerlerde çekim yaptığımız söylenebilir ama umarım bunları tahmin edilemez şekillerde yapmışızdır” diyor.
OYUNCULAR HAKKINDA
DanIel CraIg sahnede, beyaz perdede ve televizyonda neslinin en iyi aktörlerinden biri olarak kabul ediliyor. Craig, geçtiğimiz yaz Jon Favreau’nun yönettiği, Harrison Ford ve Olivia Wilde’ın da rol aldığı “Cowboys & Aliens”da başrol oynadı. Craig, ayrıca, yönetmen Steven Spielberg imzalı, Jamie Bell, Andy Serkis ve Simon Pegg’in de yer aldığı “The Adventures of Tintin: The Secret of the Unicorn” adlı animasyon macerada Red Rackham’ı oynadı. Craig, ayrıca, bol ödüllü Jim Sheridan’ın yönettiği yüksek gerilimli “Dream House”da başrolleri Rachel Weisz ve Naomi Watts’la paylaştı. David Fincher’ın yönettiği “The Girl with the Dragon Tattoo”da ise, aktör, Rooney Mara’yla kamera karşısına geçerek başkarakter Mikael Blomkvist’i canlandırdı.
2009 yılında, Craig, on iki haftalığına Broadway yapımı “A Steady Rain”le sahnelere döndü. Aktör, Hugh Jackman’la birlikte, yürek parçalayıcı bir deneyimde çelişkili hikayeler anlatan iki Şikago polisine dayanan, çağdaş bir Amerikan oyununda yer aldı. Craig, aynı yıl, Edward Zwick’in eleştirmenlerin beğenisini toplayan beyaz perde yapımı “Defiance”la kamera karşısına geçti. Film Nazi işgali altında Polonya’daki dört kardeşin gerçek hikayesine dayanıyordu. 2008 yılında, Craig, Marc Forster’ın yönettiği, Judi Dench, Olga Kurylenko ve Gemma Arterton da rol aldığı “Quantum of Solace”ta ikinci kez James Bond rolüne soyundu.
1968’de Chester’da doğan ve Liverpool yakınlarında büyüyen Craig tiyatroya ilk olarak The Liverpool Everyman’de adım attı. Yirmili yaşlarına yaklaştığında National Youth Theatre’a katılmak için Londra’ya taşınan Craig, sonrasında da Londra Guildhall Müzik ve Drana Okulu’nda eğitimine devam etti. Craig o dönemden beri televizyonda, tiyatro ve sinemada çeşitli roller üstlenerek, günümüzde Britanya’nın en iyi aktörlerinden biri olarak görülmeye başlandı.
Craig’in önceki sinema tecrübeleri arasında “Lara Croft: Tomb Raider”, “Elizabeth”, “Hotel Splendide, “I Dreamed of Africa”, “Love and Rage”, “Obsession” ve “The Power of One bulunuyor. Craig, 2002 yılında, Sam Mendes imzalı “Road to Perdition”la eleştirmenlerin beğenisini topladı. Aktör, ertesi yıl, Hanif Kureishi’nin senaryosunu yazdığı, Roger Michell’ın yönettiği “The Mother”da rol aldı. Craig, 2004 yılında, Ted Hughes ile Sylvia Plath adlı şairlerin hayatını konu alan “Sylvia”da Gwyneth Paltrow’la kamera karşısına geçti. Bir sonraki yıl ise, Adrien Brody ile Keira Knightly’nin başrollerini oynadığı “The Jacket”ta yardımcı oyuncu olarak yer aldı. Aynı yıl, Matthew Vaughn’un ilk yönetmenlik denemesi “Layer Cake”te ve Roger Michell’ın eleştirmenlerin beğenisi kazanan (ve Ian McEwan’ın en çok satan romanına dayanan) “Enduring Love” adlı filminde rol aldı.
Sinemaseverler 2006 yılında Craig’i Stephen Spielberg imzalı, Oscar® adayı film “Munich”te izlediler. Aktör, Sandra Bullock ve Gwyneth Paltrow’la birlikte kamera karşısına geçtiği, Douglas McGrath imzalı “Infamous”taki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Independent Spirit Ödülü’ne aday oldu. Craig, aynı yıl, “Casino Royale”le ilk kez James Bond rolünü üstlendi ve bu performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında BAFTA Ödülü adaylığı ve aynı kategoride Empire Film Ödülü kazandı; film 007 serisinin gelmiş geçmiş en yüksek cirosunu elde etti. 2007 yılında, sinemaseverler, Craig’i “The Golden Compass”te Nicole Kidman ve Eva Green’le, ertesi yıl da Baillie Walsh imzalı “Flashbacks of a Fool”da izlediler.
Oldukça başarılı bir tiyatro oyuncusu olan Craig’in bu alandaki çalışmaları arasında, Peter Hall Kumpanyası ile birlikte başrol üstlendiği, Old Vic’te sahnelenen “Hurlyburly”; Ulusal Tiyatro’da sahnelenen “Angels in America”; ve Royal Court’ta sahnelenen, başrolünü Michael Gambon’la paylaştığı “A Number” sayılabilir.
Craig’in kayda değer birçok televizyon başarısı da mevcut: Michael Frayn imzalı, ödüllü “Copenhagen”ın BBC uyarlaması; “Our Friends in the North”; “Sword of Honour”; “The Ice House”; “The Fortunes and Misfortunes of Moll Flanders”; “Kiss and Tell”; “Sharpe’s Eagle”; ve Robert Harris’in aynı adlı kitabına dayanan, iki bölümlük BBC filmi “Archangel”.
NAOMIE HARRIS Londra’da doğdu ve 1988 yılında Cambridge Üniversitesi’nden Sosyal ve Siyasi İlimler bölümünden dereceyle mezun oldu. Sonrasında, saygın Bristol Old Vic Tiyatro Okulu’nda eğitim aldı ve 2002 yılında ilk büyük çıkışını “28 Days Later”daki başrolüyle yaptı. Danny Boyle’ın kıyamet sonrasını anlattığı filmde diğer başrolü de Cillian Murphy üstlendi.
Harris o zamandan beri gerek büyük bütçeli yapımlar gerek bağımsız filmlerde üstlendiği çeşitli rollerle uluslararası bir oyuncu hâline geldi. Aktris, Screen Nation Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandı ve 2009’da da BAFTA adayı oldu. Harris “Pirates of the Caribbean: Dead Man’s Chest” ve “Pirates of the Caribbean: At World’s End”de Tia Dalma rolünü üstlendi. Aktris, ayrıca, Andy Serkis’le birlikte ödüllü biyografi filmi “Sex & Drugs & Rock & Roll”da oynadı. Michael Mann imzalı “Miami Vice”ta Jamie Foxx ve Colin Farrell’la birlikte kamera karşısına geçerek Trudy Joplin’i canlandıran aktrisin diğer filmleri şöyle sırlanabilir: Pierce Brosnan ve Woody Harrelson’la”After the Sunset”; Josh Harnett’la “August”; Colin Firth’le “Trauma”; ve Michael Winterbottom’ın beğeni toplayan, zengin oyuncu kadrosuna sahip bağımsız komedi filmi “A Cock and Bull Story”. Harris, son olarak, Justin Chadwick’in ödüllü filmi “The First Grader”da başrol üstlendi. Film Londra, Toronto, Telluride ve Durban Film Festivali’nde resmi seçimler arasındaydı.
Harris televizyonda da başarılara imza attı. Aktris, Andrea Levy’nin bol ödüllü romanı “Small Island”dan uyarlanan BBC yapımındaki sürükleyici performansıyla Royal Television Society Ödülleri’nde 2010 En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. Aktris, yine BBC için, Jimmy McGovern’ın eleştirmenlerin beğenisini kazanan “Accused” adlı dizisinin duygusal bir bölümünde Alison rolünü, Guy Hibbert’ın Nijerya’daki petrol ve yozlaşmayı konu alan güçlü gerilim dizisi “Blood and Oil”de ise saygın bir genç kadın olan Halkla İlişkiler Müdürü Alice Omuka rolünü üstlendi. Harris, Channel 4 için, Zadie Smith’in en çok satan romanı “White Teeth”ten televizyona uyarlanan ödüllü yapımda ve “Poppy Shakespeare” romanının televizyon uyarlamasında başrolde yer aldı.
Tiyatroda, Harris kısa süre önce Elizabeth Lavenza rolüyle, Danny Boyle’ın yönettiği, Nick Dear’ın tiyatroya uyarladığı, eleştirmenlerce beğenilen “Frankenstein”la Ulusal Tiyatro’da sahneye çıktı. Aktris, Yılın Kadın Tiyatro Oyuncusu dalında, Glamour dergisinin Yılın Kadını Ödülü’ne layık görüldü.
BÉRÉNICE MARLOHE Fransız manken ve aktris, Paris’te doğdu. Marlohe sanata her zaman tutku besledi. Bir Fransız üniversitesinde BAC+5 ile sanat bölümünden mezun olan Marlohe bir oyunculuk ajansıyla çalışmaya başladığında okulda öğrendiklerini aşan bir yeteneği olduğunu keşfetti.
Babası yarı Kamboçyalı yarı Çinli, annesi ise Fransız olan aktris, mankenliğe aktardığı istisnai ve benzersiz bir güzelliğe sahip. Fransız moda dünyasının manken olarak bağrına bastığı Marlohe, aynı zamanda şu Fransız dizilerinde de rol aldı: “R.I.S”., “Équipe Médicale D’urgence”, “Père et Maire”, “Section de Recherche”, “Femmes de Loi” ve “Pas de Secrets Entre Nous”. Marlohe, ayrıca, “Le Pigeon” ve “Le Temps Est à L’orage” adlı Fransız televizyon filmlerinde de seyirciyle buluştu. Morlohe “Un Bonheur N’arrive Jamais Seul” ve “L’art de Séduire” adlı sinema filmlerinde rol aldıktan sonra, tamamen oyunculuğa yönelme zamanının geldiğini düşünerek repertuarını Fransa dışındaki projelere yaydı.
OLA RAPACE İsveç’te en çok, sevilen televizyon dizisi “Tusenbröder”le ve Henning Mankell’in Kurt Wallander kitaplarına dayandırdığı “Wallander”ın ilk sezonundaki rolüyle tanınan başarılı bir aktördür. Rapace’nin İsveç dışındaki en kayda değer çalışması 2000 yapımı Lukas Moodysson filmi “Together”dır. Film uluslararası film festivallerinde birçok ödül almıştır. Uluslararası başarı aktöre 2010 yılında Pernilla August imzalı “Beyond”la geri gelmiştir. Bu film de 2010 Venedik Film Festivali’nde İzleyici Ödülü ve (İsveç Oscar’ı) olan Guldbagge kazanmıştır.
Rapace, ayrıca, Danimarka polis dizisi “Anna Pihl”deki Daniel Nordström rolüyle tanınmaktadır ve İngilizce çekilen “Rancid”de (2004) küçük bir rol üstlenmiştir.
YAPIMCILAR HAKKINDA
Sam Mendes yirmi beş yılı aşkın süredir tiyatro ve film yönetmenliği yapmaktadır.
Kariyerine 1987 yılında, Chichester’daki Studio Theatre’da yönetmen yardımcısı olarak başlayan Mendes, 1989 yılında Minerva Theatre’ın ilk sanat yönetmeniydi. Mendes, bir yıl sonra RSC’de (Royal Shakespeare Company) yönetmen oldu. Buradaki çalışmaları arasında “Troilus and Cressida”, “The Alchemist”, “The Tempest” ve “Richard III”’ün büyük beğeni kazanan uyarlamaları bulunmaktadır. Mendes, ayrıca, Ulusal Tiyatro yapımı “The Sea”, “The Rise and Fall of Little Voice”, “The Birthday Party” ve “Othello” ya da imza atmıştır.
Mendes, 1992 yılında, Londra’da Donmar Warehouse’u kurmuş ve 2002 yılına dek buranın sanat yönetmenliği görevini yürütmüştür. Mendes, bu süre zarfında, söz konusu tiyatronun ülkenin en dinamik ve başarılı sahnelerinden biri olmasına katkıda bulunmuştur. Bu tiyatrodaki başlıca çalışmaları şöyle sıralanabilir: “Assassins”, “Translations”, “Cabaret”, “Glengarry Glen Ross”, “The Glass Menagerie”, “Company”, “Habeas Corpus”, “The Front Page”, “The Blue Room”, “To The Green Fields Beyond”, “Uncle Vanya” ve “Twelfth Night”. Bunlardan son ikisi 2004’de The Brooklyn Academy of Music’e transfer olmuştur. Mendes bu dönemde birçok Olivier Ödülü kazandı. Bunlar arasında, daha önce hiç görülmemiş şekilde ikisi “Uncle Vanya” ve “Twelfth Night” biri de onun yönetimindeki Donmar’ın on yıllık dönemdeki başarısına istinaden olmak üzere, aynı yılda (2003) üç ödüle layık görüldü. Birçok oyunu Broadway’e transfer olan Mendes, “The Real Thing” ve “Take Me Out”un yapımcısı olarak Tony Ödülü aldı.
Mendes’in Donmar haricindeki çalışmaları arasında, West End yapımları “The Cherry Orchard”, “The Plough and the Stars” (her ikisinde de Judi Dench rol aldı), “Kean”, “London Assurance” ve (London Palladium’da dört yıl sahnelenen) “Oliver!”ın yönetmenliği bulunmaktadır. Broadway’de ise, Mendes, “The Blue Room”, “Gypsy”, “The Vertical Hour”, ve En İyi Müzikal Yeniden Canlandırma dahil olmak üzere dört dalda Tony kazanan uzun soluklu yapım “Cabaret”yi yönetti.
Mendes, 2009 baharında, Neal Street, Brooklyn Academy of Music ve Londra Old Vic ortak yapımı üç yıllık bir çalışma olan The Bridge Project’e dahil oldu. Bu benzersiz işbirliğinde, Mendes klasik oyunlar sergileyen kıtalararası şirketi yönetti. Proje “A Winter’s Tale” ve “The Cherry Orchard”la başladı. İki projede de uzun süredir birlikte çalıştığı Simon Russell Beale ile Ethan Hawke başrol oynadı. The Bridge Project’in ikinci sezonunda, Mendes, “As You Like It” ve “The Tempest”la Stephen Dillane’in başını çektiği uluslararası bir kadro yönetti. Mendes’in yönettiği, Kevin Spacey’nin başrol oynadığı, The Bridge Project yapımı “Richard III” dünya turnesine çıktı.
Mendes’in film çalışmaları 1999 yılında ilk yönetmenlik denemesi “American Beauty”yle başladı. Film kendisine En İyi Yönetmen dalında Oscar®’ın yanı sıra, bir Altın Küre Ödülü ve bir de Olağanüstü Yönetim dalında DGA Ödülü kazandırdı. “American Beauty” En İyi Film dahil olmak üzere dört dalda Oscar®’a layık görüldü.
Bunu 2002 yılında, başrollerini Tom Hanks ile Paul Newman’ın oynadığı, “Road to Perdition” adlı çizgi roman uyarlaması izledi. Film yedi dalda Oscar® adayı oldu. Mendes daha sonra, 2006 yılında beyaz perdeye tekrar dönerek “Jarhead”i yönetti Anthony Swofford’un aynı adlı romanından uyarlanan filmin başrollerinde Jake Gyllenhaal, Jamie Foxx ve Peter Sarsgaard yer aldı.
Mendes’in bir sonraki filmi “Revolutionary Road” 2009’da gösterime girdi. Bir Richard Yates romanına dayanan ve başrollerini Leonardo DiCaprio ile Kate Winslet’in üstlendiği film üç dalda Oscar® adayı oldu ve bir de Altın Küre kazandı. Mendes, son olarak, romancılar Dave Eggers ve Vendela Vida’nın özgün senaryosuna dayanan “Away We Go” adlı komediyi yönetti.
Mendes tüm Neal Street projelerinde hem yönetmen hem de yönetici yapımcı olarak yer aldı. Kendisi, ayrıca, son dönemde şu tiyatro oyunları ve filmlerde yapımcı ve yönetmen yapımcı olarak görev aldı: Susanne Bier’in yönettiği, Halle Berry ve Benicio Del Toro’nun başrol oynadığı “Things We Lost In The Fire”; “Starter For Ten”; “Stuart – A Life Backwards”; “The Kite Runner”; BBC/NBC Universal ve WNET için dört Shakespeare’s History oyunu: “Richard III”, “Henry IV” Bölüm I ve II, ve “Henry V”; ve “Shrek the Musical”.
Mendes’in tiyatro ve sinemadaki çalışmaları kendisine, sanata hizmetlerinden ötürü 2000 yılı CBE Ödülü ve 2005 Yönetmenler Locası Yaşam Boyu Başarı Ödülü getirdi.
MIchael G. WIlson 1972’de EON Productions’a yasal-idari görevde başladı ve “The Spy Who Loved Me”ye yapımcı asistanı olarak atandı. Wilson yükselerek “Moonraker”da yönetici yapımcı oldu ve ardından da aynı görevi iki Bond filminde üstlendi. Yaratıcı becerileri, ortak yazarlığını gerçekleştirdiği “For Your Eyes Only”, “Octopussy”, “A View to a Kill”, “The Living Daylights” ve “Licence to Kill”de kendini gösterdi. Wilson, merhum üvey babası Albert R. Broccoli’yle birlikte “A View to a Kill”in, “The Living Daylights”ın ve “Licence to Kill”in yapımcılığını üstlendi. Kendisi hâlen EON Productions Ltd.’ın Yönetici Müdürü.
James Bond altı yıllık bir aradan sonra beyaz perdeye geri döndüğünde, Wilson büyük başarı kazanan “GoldenEye”ın yapımcılığını kız kardeşi Barbara Broccoli’yle birlikte gerçekleştirdi. Bunu “Tomorrow Never Dies”, “The World is Not Enough”, “Die Another Day”, “Casino Royale” ve “Quantum of Solace” gibi muazzam başarı kazanan 007 filmleri takip etti.
Wilson üniversiteden elektrik mühendisi olarak mezun oldu. Daha sonra Stanford Üniversitesi’nde hukuk okuyan Wilson, ABD hükümeti için çalıştı, ve sonrasında, uluslararası hukukta uzmanlaşmış saygın bir Washington D.C. hukuk firmasının ortağı oldu.
Wilson hareketsiz obje fotoğrafçılığının tüm yönlerine ilgi duymakta ve 19. yüzyıl fotoğrafçılığı konusunda önde gelen uzmanlardan biri kabul edilmektedir. NMSI’ın bir kolu olan Fotoğraf Sinema ve Televizyon Ulusal Müzesi’nin Danışma Kurulu’nda yer alan Wilson, 1998’de fotoğrafçılığın tarihçesi ve estetiği üzerine çalışma ve araştırmalar yapılması için Wilson Centre’ı kurdu.
Wilson, Barbara Broccoli’yle birlikte tiyatro yapımcılığı da gerçekleştirdi. Bunlar arasında “La Cava” (2000), “Chitty Chitty Bang Bang” (2002 Londra, 2005 Broadway) ve “A Steady Rain” (2009) sayılabilir. İkili, kısa süre önce de, başarılı film “Once”ı tiyatroya uyarladılar. Broadway’de açılışı yapılan oyun büyük beğeni kazandı.
Wilson, Kraliçe Majesteleri’nin 2008 Yeni Yıl Onur Listesi’nde, OBE (Order of the British Empire) ile ödüllendirildi.
Barbara BroccolI Los Angeles’taki Loyola Üniversitesi sinema ve televizyon iletişimleri bölümünden mezun oldu. Kendisi uzun yıllardır EON Productions’ın yapım ve kast departmanında çalışıyor.
Kariyerine “Octopussy”” ve “A View to a Kill”de yönetmen yardımcısı olarak başlayan Broccoli, yükselerek “The Living Daylights” ve “Licence to Kill”de yardımcı yapımcılık görevini üstlendi. O ve Wilson daha sonra “GoldenEye”, “Tomorrow Never Dies”, “The World is Not Enough”, “Die Another Day”, “Casino Royale” ve “Quantum of Solace”ın yapımcılığını gerçekleştirdi.
Broccoli kendi bağımsız yapım şirketi Astoria Productions’la HBO için “Crime of the Century”ye imza attı. Başrollerini Stephen Rea ve Isabella Rossellini’nin üstlendiği bu televizyon filmini William Nicholson yazdı, Mark Rydell yönetti. Lindbergh ailesinin bebeğinin kaçırılışını konu alan Ludovic Kennedy kitabına dayanan film dört dalda (En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu) Altın Küre Ödülü’ne aday gösterildi. Kategorisi Televizyon İçin Film ya da Mini Dizi idi.
Broccoli Kraliçe Majesteleri’nin 2008 Yeni Yıl Onur Listesi’nde, OBE (Order of the British Empire) ile ödüllendirildi. Broccoli, ayrıca, Birleşik Krallık’ın genç insanlar için önde gelen sinemacılık girişimi First Light’ın da başkanıdır.
Broccoli, Michael Wilson’la birlikte tiyatro yapımcılığı da gerçekleştirdi. Bunlar arasında “La Cava” (2000), “Chitty Chitty Bang Bang” (2002 Londra, 2005 Broadway) ve “A Steady Rain” (2009) sayılabilir. İkili, kısa süre önce de, başarılı film “Once”ı tiyatroya uyarladılar. Broadway’de açılışı yapılan oyun büyük beğeni kazandı.
JOHN LOGAN Hollywood’un en talep gören senaristlerindendir. 1999 yılında Oliver Stone’un yönettiği “Any Given Sunday”i yazması, Logan’a Hollywood’un en büyük yönetmenleriyle çalışmanın kapısını açtı. Logan üç kez Oscar® adayı oldu: İlk olarak “Gladiator” (Ridley Scott), ardından “The Aviator”la (Martin Scorsese) ve bu sene de “Hugo”yla (Martin Scorsese.) Senaristin diğer sinema çalışmaları şöyle özetlenebilir: “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street” (Tim Burton); “Rango” (Gore Verbinski); “The Last Samurai” (Ed Zwick); ve Ralph Fiennes’ın yönetmenliğe adım atacağı, William Shakespeare’den uyarlama “Coriolanus”.
John Logan “Red” adlı oyunu için Tony, Drama Desk, Outer Critics Circle ve Drama League Ödülleri kazandı. Oyunun galası Londra’daki Donmar Warehouse’da ve Broadway’deki Golden Theatre’da yapıldı. Logan, ayrıca, aralarında “Never the Sinner” ve “Hauptmann”ın da bulunduğu bir düzineden fazla oyunun da yazarıdır. Logan’ın Ibsen’den uyarladığı “The Master Builder” ilk olarak 2003 yılında West End’de sahnelendi. Yazarın son oyunu önümüzdeki yıl Londra’da seyirci karşısına çıkacak.
NEAL PURVIS ve ROBERT WADE ilk başarılarını 1991 yılında tartışma yaratan drama “Let Him Have It”in senaryosuyla kazandılar. Eleştirmenlerin beğenisini kazanan filmi Peter Medak yönetti. Parlamento’da gösterilen film, Derek Bentley’nin nihayet ölüm sonrasında affedilmesinde rol oynadı.
İkili çeşitli sinema türleri için senaryo ürettiler. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir: Robert Carlyle ve Liv Tyler’ın başrol oynadığı “Plunkett & Macleane”; Rowan Atkinson ve John Malkovich’in başrollerini paylaştığı “Johnny English”; ve Mark Wahlberg ile Edward Norton’ın rol aldığı “The Italian Job”. İkili, ayrıca, James Bond filmleri “The World Is Not Enough” ve “Die Another Day”i yazmanın yanı sıra, Bille August imzalı “Return to Sender” ile Stephen Woolley imzalı “Stoned”u hem yazdılar hem de yapımcılığını gerçekleştirdiler.
Purvis ve Wade “Casino Royale”le iki dalda BAFTA’ya ve Mystery Writers of America tarafından da EDGAR’a aday gösterildiler. İkili o dönemden bu yana “Quantum of Solace”ın ortak yazarlığını gerçekleştirdiler ve John le Carré’nin “The Mission Song”ını Potboiler Films içi uyarladılar.
“SKYFALL”un ortak yazarı olan ikili bugünlerde kendi filmleri “Corsica ’72”nin ve JG Ballard’dan uyarladıkları “Cocaine Nights”ın yapımını gerçekleştiriyorlar. İkilinin devam eden bir diğer projesi de yapımcılar Walter Parkes & Laurie McDonald için Sahra’da geçen bir gerilim yazmak.
Dokuz kez Oscar®’a aday gösterilen, ASC, BSC’den ROGER DEAKINS İngiltere’de Torquay-Devon’da doğdu. Sanat fakültesine ve Ulusal Film Okulu’na gitti. Okuldan sonra sinema filmi görüntü yönetmenliği yapan Roger, İngiltere’de başlayan kariyerini ABD’de sürdürdü.
Deakins’ın filmleri arasında, Joel ve Ethan Coen imzalı “No Country for Old Men”; Frank Darabont imzalı “The Shawshank Redemption”; Martin Scorsese filmi “Kundun”; Andrew Dominik’in yönettiği “The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford”; (Chris Menges’le ortaklaşa çalıştığı) Stephen Daldry imzalı “The Reader”; ve Joel Coen filmleri “Fargo”, “The Man Who Wasn’t There”, “O Brother”, “Where Art Thou?” ve “True Grit”.
Pek çok ödüle layık görülen Deakins, on kez American Society of Cinematographers (ASC) Ödülü’ne aday gösterildi ve “Shawshank Redemption” ve “The Man who Wasn’t There”le bu ödülü iki kez kazandı. BAFTA Ödülü’ne de altı kez aday gösterilen sanatçı, “The Man Who Wasn’t There”, “No Country for Old Men” ve “True Grit”le üç kez En İyi Görüntü Yönetmeni dalında üç kez BAFTA’ya layık görüldü. Deakins, 2011 yılında, ASC’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü aldı.
Deakins, “Jarhead” ve “Revolutionary Road”un ardından, “SKYFALL”la üçüncü kez Sam Mendes’le birlikte çalıştı.
DENNIS GASSNER 25 yılı aşkın kariyeri boyunca sinemanın önde gelen yapım tasarımcılarından biri oldu. Mesleğe “Apocalypse Now”ın sanat departmanında adım atan Gassner, bu sayede, Zoetrope Stüdyoları’nda Francis Ford Coppola ve yapım tasarımcısı Dean Tavoularis’le yakın bir şekilde çalışma şansını elde etti.
Günümüzde, Gassner’in yaratıcı becerileri gerek American Academy® gerek British Association of Film and Television Arts tarafından sürekli takdir görüyor. Gassner, 1991’de, Warren Beatty ile Annette Bening’in başrol oynadığı “Bugsy”yle En İyi Yapım Tasarımı dalında Oscar® kazandı ve aynı yıl Coen kardeşler imzalı “Barton Fink”le aynı ödüle aday gösterildi. Gassner, ayrıca, Sam Mendes imzalı “Road To Perdition”la (2002) ve Peter Weir imzalı “The Truman Show”la (1998) BAFTA’ya layık görüldü ve Tim Burton filmi “Big Fish”le (2003) En İyi Görüntü Yönetmeni dalında BAFTA adayı oldu. Gassner’ın fantezi gerilim “The Golden Compass”teki çalışması kendisine Oscar® adaylığı getirdi. 2008 yılında “Quantum Of Solace”ın yapım tasarımını gerçekleştiren Gassner, “SKYFALL”la Bond ekibine geri döndü.
JANY TEMIME Harry Potter filmleri “Harry Potter and the Prisoner of Azkaban”; “Harry Potter and the Goblet of Fire”; kendisine Kostüm Tasarımcıları Locası Ödülü adaylığı getiren “Harry Potter and the Order of the Phoenix”; “Harry Potter and the Half-Blood Prince”; ve “Harry Potter and the Deathly Hallows”un iki bölümünün de kostüm tasarımlarını gerçekleştirdi. “Harry Potter and the Deathly Hallows – Bölüm II”deki çalışması kendisine Kostüm Tasarımcıları Locası Ödülü kazandırdı.
Temime, kısa süre önce, Alfonso Cuarón imzalı, başrollerini Sandra Bullock ile George Clooney’nin paylaştığı“Gravity”de ve Sam Worthington’ın başrol oynadığı aksiyon macera “Wrath of the Titans”da kostüm tasarımcısı olarak görev yaptı. Temime, hâlen, Daniel Craig ve Javier Bardem’in başrollerini paylaştığı son Bond filmi “SKYFALL”un kostümlerini tasarlıyor.
Temime, yakın geçmişte, başrolünü Clive Owen’ın üstlendiği Alfonso Cuaron filmi “Children of Men”in; Agnieszka Holland’ın yönettiği, Ed Harris’in başrol oynadığı “Copying Beethoven”ın; ve Renee Zellweger’in başrol oynadığı, Beeban Kidron imzalı “Bridget Jones: The Edge of Reason”ın kostümlerini tasarladı.
Minnie Driver’ın başrolünü üstlendiği, Mel Smith filmi “High Heels and Low Lifes”. Temime’e İngiliz Bağımsız Sinema Ödülü adaylığı getirdi. Sanatçı, daha önce de, Marc Evans imzalı “House of America”yla BAFTA Cymru Ödülü, Marleen Gorris filmi “Antonia’s Line”la da 1995 Utrecht Film Festivali En İyi Kostüm Tasarımı dalında Altın Buzağı kazanmıştı.
Temime’in diğer çalışmaları 40’tan fazla uluslararası sinema ve televizyon projesini içeriyor. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir: Werner Herzog imzalı “Invincible”; Todd Komarnicki imzalı “Resistance”; Marleen Gorris filmi “The Luzhin Defense”; Paul McGuigan’ın yönettiği “Gangster No. 1”; Ed Thomas’ın yönettiği “Rancid Aluminum”; Mike van Diem imzalı (1998 En İyi Yabancı Film Oscar’lı) “The Character”; Danny Deprez filmi “The Ball”; George Sluizer’ın yönettiği “The Commissioner” ve “Crimetime”; Ate de Jong imzalı “All Men Are Mortal”; ve Frans Weisz filmi “The Last Call”.
CHRIS CORBOULD daha önce altı James Bond filminin Özel Görüntü Efekleri amirliğini gerçekleştirdi ve toplamda on üç 007 macerasında ÖE departmanı bünyesinde çalıştı.
Corbould’un Bond kariyeri 1977 yılında teknisyen olarak görev aldığı “The Spy Who Loved Me”yle başladı. “Moonraker”dan (1979) sonra basamakları tırmanmaya başlayan Corcould “For Your Eyes Only” ve “A View to a Kill”de baş teknisyen, “The Living Daylights”ta kat amiri, ve “Licence to Kill”de de ikinci birim amiri oldu. Corbould, 1995’te, Brosnan’ın Bond rolünü üstlendiği “GoldenEye”da ilk kez bir 007 filminin amirliğini üstlendi ve sonrasındaki tüm Bond filmlerinde Özel Efektler sorumlusu olarak görev yaptı. Corbould ve ekibi “GoldenEye”, “Casino Royale” ve “Quantum of Solace”taki çalışmalarıyla BAFTA adayı oldular. Corbould, son olarak, Chris Nolan filmi “Inception”la Oscar® kazandı.
Corbould’un Özel Efektler amiri olarak yer aldığı diğer etkileyici filmler arasında “The Mummy”, “Lara Croft Tomb Raider”, “Tomb Raider: Cradle of Life”, “X-Men: First Class”, Christopher Nolan filmleri “Batman Begins”, “The Dark Knight” ve yakında gösterime girecek olan “Dark Knight Rises” sayılabilir.
GARY POWELL üçüncü kez James Bond filminde Dublör Koordinatörü görevini üstlendi. “Casino Royale”de dublör ekibi “Bir Arabada En Fazla Takla” ile Guinness Dünya Rekoru kırdılar; ‘Yükseklikte En İyi Dublör Çalışması’ dalında Dünya Dublör Ödülü aldılar; ve Powell’ın kendisi ‘En İyi Dublör Koordinatörü’ dalında Dünya Dublör Ödülü’ne layık görüldü. Powell, daha önce, 007 filmleri “GoldenEye”, “Tomorrow Never Dies” ve “The World Is Not Enough”ta dublör olarak çalıştı.
Dublörlerle dolu bir ailede doğan Powell ilk dublörlüğünü 11 yaşında “Carry On” filmlerinde gerçekleştirdi. Dublör Koordinatörlüğüne başarıyla yükselen Poweel’ın diğer önemli çalışmaları şöyle özetlenebilir: “Titanic”, “Braveheart”, “Saving Private Ryan”, “Terminator 3”, “Alexander”, “The Legend of Zorro”, “Bourne Ultimatum”, Spielberg imzalı “Indiana Jones and the Kingdom of the Crystal Skull”, ve son olarak da “The Green Lantern” ile yakında gösterime girecek olan “47 Ronin”.
“OSCAR®” ve “OSCAR®” Academy of Motion Picture Arts and Sciences’ın tescilli ticari ve hizmet markalarıdır.
007 Silah Logosu ve bağlantılı James Bond Tescilli Markaları© 1962-2012 Danjaq, LLC ve United Artists Corporation’a aittir.
Skyfall, 007 ve bağlantılı James Bond Tescilli Markaları Danjaq, LLC.’nin ticari markalarıdır. Tüm Hakları Saklıdır.