Tanrı’yı evrenin yaratılışının dışında tutan ve ‘Yaratıcı’ya ihtiyaç yok’ diyen Stephen Hawking’den yeni Tanrı açılımı Profesör Stephen Hawking: ‘Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu, bilimin kurallarını yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez’ O sadece yaşayan en büyük bilim adamı değil, insan iradesinin ve hayata sıkı sıkı bağlanmanın evrensel sembolü.
21 yaşında yakalandığı ALS ( Amyotrofik lateral skleroz) hastalığı nedeniyle, ömrü boyunca tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda kalsa da, hayatını adadığı evren bilim çalışmalarıyla hayata tutundu Stephen Hawking. Profesör Stephen Hawking, tartışmasız bilim dünyasının gelmiş geçmiş en renkli kişiliklerinden biri. Yanağındaki ufacık bir kas sayesinde dünya ile iletişimini korusa da, gündelik yaşamını sürdürebilmek için 10 kişilik bir ekibe ihtiyacı olsa da, o hep farklı. Bu efsane bilim adamını hiç bir fotoğrafında üzgün göremezsiniz. Gözlüklerin ardındaki o gözlerin içi hep güler. Yaşama, soluk aldığı evrene sevgi ile bakar.
‘Evreni, Tanrı yaratmadı’ derken, Kuantum Teorisi ve kara delikleri açıklarken, Görelilik Kuramı’ndan M Kuramı’ na iddialarını ortaya koyarken, olumlu ve olumsuz tüm eleştirilere gülümseyerek cevap veren Profesör Stephen Hawking, yarın 71 yaşına basıyor.
2012 Paralimpik Olimpiyatları’nda yaptığı unutulmaz konuşmayla milyonlara mesaj veren Profesör Hawking, kendini engelli olarak görmüyor. Çünkü, o engelin insan bedeninde değil beyninde başladığına inanıyor. Okuyacağınız röpörtaj, bilim dünyasının yaşayan efsane ismiyle yapılan ve Türk basınına özel bir röpörtajıdır. Bilim adamının ilerleyen yaşı ve hastalığına, doktorlarının ‘ dinlenmelisin’ uyarılarına ve röportaj yasağına rağmen yapılan bir röportajdır.
Neden Profesör
Bilim dünyasının yaşayan en büyük ismi. O’ na ulaşmak hiç kolay değil. Peşinde onlarca gazeteci var. Nasıl olmasın ki, ağzından çıkan her söz tartışmalar yaratırken, o , eleştirilere kulak asmadan kendi yolunda ilerliyor. Engel tanımıyor.
Bedeni fiziksel anlamda engel tanısa da, o, beyniyle, iradesiyle ve inandığı yolda ilerleyerek ‘engelsiz’ yaşamın sembolü oluyor. Profesör Stephen Hawking’ i, sadece fotoğraflarına bakarak ya da konuşmalarını dinleyerek içinde bulunduğu durumu anlamak pek de mümkün değil. Onunla bire bir yan yana kaldığınız zaman, ona olan saygınız, hayranlığınız daha da artıyor.
Neden mi Profesör Stephen Hawking? Onlarca sebepten. Her buluşu tartışma yaratan, ‘ Tanrı’yı kozmoloji dışında tutan’ tavırları nedeniyle radikal ilahiyatçıların eleştirilerine hedef olan, renkli yaşamıyla dikkat çeken, bilim dünyasında yazdığı kitapların anlaşılabilir yazı dili sayesinde, 7’den 70’e evren bilimi okutan, sevdiren bir bilim adamı ‘ O’ . O’na ulaşmak, onunla konuşmak hiç kolay olmadı. Aylar aldı, büyük emek harcandı. Ama, bugüne kadar yaptığım en anlamlı röportajlardan biri oldu. Profesör Stephen Hawking’e ve bütün ekibine teşekkür ediyorum.
1960’ lı yılların başında tedavisi olmayan ALS hastalığına yakalanan Stephen Hawking, motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden, ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkum oldu.
Bilim adamı, 1985 yılında sesini de yitirince, koltuğuna yerleştirilen, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor. Kitapları 40 dile çevrilen, evrenle ilgili teorik bilgilerini popüler hale getirmek için gerekenmaddi bağımsızlığı sağlayan Profesör Hawking, İngiltere ve Amerika arasında mekik dokuyor. Amerika’ya sağlık kontrolleri için giden ve kendi deyimiyle seyahat etmeyi seven bilim adamına gün içinde nöbet halinde 10 kişilik bir ekip yardımcı oluyor. Yanından 24 saat hiç ayrılmayan doktorları, hemşireleri ve bakıcıları sayesinde ihtiyaçları karşılanan Profesör Stephen Hawking, günde 8 saat uyuyor.
Sinema, tiyatro, opera seven Profesör Stephen Hawking akşam yemeklerinde kalabalık bir masa etrafında toplanmayı, sevdikleri ile bir arada olmayı tercih ediyor. Yardımcılarının anlattıklarına bakılırsa, yalnız kalmayı pek sevmiyor ünlü bilim adamı. Hayata aşık biri o. Basında çıkan tüm haberlere inat, yardımcıları Profesör Hawking’in çocuklarına ve torunlarına çok düşkün biri olduğunu söylüyor.
Röportajımız için bir araya geldiğim Profesör Stephen Hawking, yazıları sese dönüştüren bilgisayarı aracılığıyla konuştuğu için, onunla konuşabilmek saatler alabiliyor. Bu, benim için her şeye değer! Aylarca beklediğim bilim adamını, bir o kadar daha bekleyebilirim. Ama, bu fiziksel aktivite onun için oldukça yorucu oluyor. Bu nedenle, röportaj boyu aralarda dinleniyor.
Harika bir ekibi, hemşiresi ve asistanları var. Hepsi, Profesör Hawking’in etrafında dönüyor. Bu bağlılık zorunluluk sonucu oluşan bir ilişki değil yürekten, saygı ve sevgiyle dolu bir bağ. Bu bağ, sizi de içine alıveriyor. Evet, Profesör Stephen Hawking 21 yaşında hayatının henüz çok başında yakalandığı ALS hastalığı karşısında önce şaşırıyor. ‘ Neden ben?’ diye soruyor. Hayata isyan ettiği de oluyor. Ve o dönem, ilk tepkisinin ‘ korku’ olduğunu öğreniyorum.
Bilim adamını hayatını tekerlekli sandalyede sürdürmeye mahkum eden bu hastalık, onu önceleri bir hayli korkutmuş. Ama, ilk şaşkınlığı attıktan sonra onu hayata bağlayan yine aynı şaşkınlık ve evrene olan merakı olmuş. Bilim adamı, ilk kız arkadaşı Jane Wilde ile hastalığına rağmen evlense de yakınlarının iddialarına göre, o dönemler baba olabileceğini hayal bile etmemiş. Sonradan, Profesör Hawking 30 yıllık ilk evliliği boyunca üç çocuk babası oluyor.
Günün birinde düşünmemiş...
Tanrı’yı evren bilim dışında tutan Profesör Hawking’den yeni Tanrı yaklaşımı Bilim, felsefe ve din üçlüsünde en karmaşık olan ve dillendirilmesi bile çeşitli toplumlarda büyük tartışmalar yaratan, ‘Yaratıcı’ kavramı, yaşayan en büyük bilim adamının da başını bu alanların önemli isimleriyle derde soktu.
50 yıllık evren bilim çalışmaları çerçevesinde, ‘Tanrı’ kavramını evrenin yaratım süreci dışında bırakarak, ‘Tanrı’ kavramını bu konular içinde önemsemediğini yansıtarak, radikal kesimlerin de hedef tahtası olmuştur.
Profesör Stephen Hawking, Her Şeyin Teorisi( Birleştirilmiş Alan Kuramı)’ne ulaşıldığı zaman, Kainat’ın yaratım sürecinde, ‘ Tanrı’ kavramına ihtiyaç olmadığını da net bir dille ifade etmiştir. İşte o röpörtaj. Ben sordum, Prof Hawking cevapladı Profesör Hawking, Türkiye’ye hiç geldiniz mi? Türkiye’nin sizde bıraktığı imaj nasıl? 20’li yaşların başında hastalığa yakalanmadan, otostopla Türkiye, oradan da İran’a geçtim. Türkiye’de, İstanbul ve Erzurum’a gittim. Türkiye’yi çok beğendim. Çok etkilendim. Oradan da İran’a geçtim. İran? Ne kadar kaldınız? İran’a gittiğim sırada yanlış hatırlamıyorsam 1962 yılında büyük bir deprem oldu. Neredeyse ölüyordum!
Profesör Hawking, son yazdığınız Büyük Tasarım kitabında evren ve çoklu evren hakkında pek çok şeyin sırrını açıklıyorsunuz. Yaşadığımız bu fiziksel dünyada insan beyninin somut cevaplar bulamayacağı bir şey var mı? Varsa nedir? Bilim, evren hakkındaki en anlaşılmaz şeyin evrenin anlaşılabilir olduğunu söyler. Evreni yöneten kanunları bizler keşfedip anlayabiliriz. Bu yüzden de yaşamak haricinde insan beyninin anlayamayacağı hiçbir şey olmadığının kanaatindeyim. Bununla beraber, benim anlayamadığım tek şey kadınlar. Kadınlar, hala bana anlaşılamaz geliyor!
Profesör Hawking, siz milyonlarca insanın idolüsünüz. İnsanın, bir şey yapmaya karar verdiğinde iradesi sayesinde engel tanımadan yapabileceğini milyonlara kanıtladınız. Sembol oldunuz. Kendinize has bir ününüz var. Bilim dünyasında sizin gibi biri görülmedi.
Evreni ve içindeki herşeyi anlatan eksiksiz ve tam bir teori arayışı bana ilham veren şey oldu. Buna dair bazı şeyleri bulduğumu geçmişte iddia etmiş olsam da, hala açıklayamadığımız çok şey var. Profesör Hawking, belki sizin iddialarınızla ters düşecek sorum ama evrenin yaratılışı, doğum ve ölüm.
Yaşam denen bu süreç, bizim elimizde olmadan başlıyor yine bizim elimizde olmadan sonlanıyor. Hatta az evvel, ilk soruma yanıt olarak siz de yaşamın anlaşılamaz olduğunu söylediniz. Sizin iddianıza göre Kainat’ın yaratılış sürecinde ‘ yoktan var eden’ bir Yaratıcı kavramına ihtiyaç yok. Öyleyse hala yaşam dediğimiz bu süreç, çalışmalarınız Her Şeyin Teorisi’ni inşa etmeye muvaffak olmaya yaklaşsa da, hala canlılık- ya da vücuda gelme kavramı tam ve net olarak açıklanamıyor.
Şunu merak ediyorum, bilimin açıklayamadığı bunca görünen boşluk varken, hala ‘ Tanrı’ yok ya da ‘ Evrenin yaratılışında Tanrı gereksizdir mi? ‘ diyorsunuz? Umarım, sorum sizce net ve sizi kızdırmamıştır. Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu, Bilim Kuralları’nı koyan( onları da yaratan) bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez…( Burada uzun bir sessizlik oluyor, Profesör Hawking’in kızdığını düşünüyorum. Ama o da ne, uzun sessizlikten sonra hem ben hem de Cambridge Üniversitesi’ndeki Uzay ve Evren Bilimi Kürsüsü’ndeki çalışma ekibi, yardımcıları odada şaşkınlıkla birbirimizin yüzüne bakıyoruz.
Uzun yıllardır bütün akademik çalışmalarını organize eden emektar yardımcısı ise inanılmaz bir ifadeyle bana bakıyor. Ağzından şu cümle çıkıyor : ‘ Profesör Hawking ilk defa böyle bir açıklama yapıyor. İnanılır gibi değil, bunu tüm dünya sizden duyacak’.
Şaşkınlık ve mutluluk içindeyim. Bir gazeteci olarak, yaşayan en büyük bilim adamından bunu duyabilmek, tarihi bir an. O an eminim ki, bu sözler ve röportaj da çok tartışılacak!
Profesör Stephen Hawking, 10 kişilik bir ekiple birlikte. Bu ekip onun evinde yatılı kalan ekibi . Bir de Cambridge Üniversitesi’nde, kendisini hiç yalnız bıtakmayan kemikleşmiş yardımcıları var. İşte bir de onlarin dilinden dinleyelim ünlü bilim adamını: ‘ Profesör Hawking çok ilginç biridir. Tekerlekli sandalyede yaşamasına, hastalığına rağmen hiçbir şeyi yokmuş gibi hayata bağlıdır.
Biz onu engelli olarak görmüyoruz. Çünkü o bunu hiç hissettirmez. Hayat dolu biridir. Enerjisi çok yüksektir. Genelde güler yüzlüdür ama nadiren kızdığı da olur. O’nun yanında olmak bile bizim için onur. O’ndan her gün çok şey öğreniriz. Bazen, onunla ilgili basında çıkan haberlere çok şaşırıyoruz. Profesör Hawking’i tanımak bile ayrıcalıktır ‘…
Stephen Hawking’in yayınlanmış bilimsel ve popüler çok sayıda makalesi ve kitabı vardır. Popüler kitaplarından üçü ‘Zamanın Kısa Tarihi’, ‘Kara Delikler ve Bebek Evrenler’ ve ‘Ceviz Kabuğundaki Evren’ isimleri altında Türkçeye çevrilmiştir. 2010’da yayınlanan son popüler kitabı olan ‘ Büyük Tasarım-The Grand Design’ Türkçeye çevrilmeyi beklemektedir.
Hawking’in kitaplarından bahsedip de, Zamanın Kısa Tarihi’ne değinmeden geçmek doğru olmaz. Sağlık masrafları akademisyen maaşıyla başa çıkılamaz hale geldiğinde, Cambridge Üniversitesi yayınevi Hawking’e popüler bir kozmoloji kitabı yazmasını önermiştir. Kitabı editöre teslim ettiğinde, Hawking ile kitabın satış tahminini yapan editörün arasında geçen konuşma tarihe geçmiştir : ‘2,500 satarsa masrafını kurtarır, 10,000 satarsa hem sen hem de üniversite bu işten para kazanırsınız, şayet 25,000 satarsa bu mükemmel demektir’.
Söz konusu kitap, 1988’den bu yana dünyanın hemen bütün dillerine çevrilerek 15,000,000’a yakın bir satış yapmıştır. Bu, popüler bir bilim kitabı için öylesine inanılamaz bir olaydır ki, bilim kitapları yayıncıları, Zamanın Kısa Tarihi’ni sektörde bir milât olarak kabul etmek zorunda kalmışlardır. Hawking’in, çocuklara kozmolojiyi sevdirmek için yazdığı üç kitabı, bu alanın en iyileri arasında gösterilmektedir.