Bahar geldi mi çoğu insanın – ne yazık ki- alerjisi başlar. Polenlerden tutun da havanın hızlı değişimine kadar, alerjik olan bünyelerin sıkıntı zamanıdır şimdi… Bu güzel bahar günlerinde evde oturmaya alerjisi olan bizlerin ise hali yaman. Zira yabancıların deyişiyle “atraksiyonlar”, bizim deyişimizle “Aman görmeden gelme!”ler bizi bekler sevgili Şehir Halleri okuyucuları…
Nisan ayında tüm alerjilerinizden kurtulmanız ya da alerjilerinizi en hafif şekilde atlatmanız dileğiyle…
2000 yıl önce Romalılar tarafından kurulan Londra, dünyanın en eski şehirlerinden biri. Bu, bize 1000 yıllar öncesinden gibi görünen eski tesisatımızdan da eski manasına geliyor. Hem düşünsenize, ta o zamanlardan bir gazete çıkmış olsaydı, şimdi 2000. yılını kutluyor olacaktı…İlk haber toplama ve dağıtma gazetesinin, Roma Senatosu’nca M.Ö. 59 yılında 2.000 kopya olarak çıkarılıp imparatorluğun değişik köşelerine dağıtılan Acta Diurna olduğunu düşünürsek, aslında bu olası bir durum. Zira Romalılar tembellik etmeyip, o gazeteyi Londra’ya getirselerdi, şimdi Londra bambaşka bir havaya sahip olurdu.
“The London Roman gazetesi.
Est 43.
Evet, 43 senesinden beri.”
İyisi mi biz Romalıları ve dedikoduyu bir kenara bırakalım,
gelin dünyanın en eski müzesine bir ziyarette bulunalım.
Dünyanın en eski müzesine hoş geldiniz! Eğer siz de bizim gibi tarihe, eskiye ve tüm bunların modern düzenlemelerine meraklıysanız, burada yüzlerce eser içerisinde kendi insanlığınızın izlerini dahi bulabileceksiniz…
Eserlerin içinde kaybolmadan önce, bilmelisiniz ki burada Mısır, Batı Asya, Eski Yunan ve Antik Roma, Tarih öncesi İngiltere, Ortaçağ ve Doğu yapıtlarından oluşan ayrı ayrı koleksiyonlar mevcut ve bu kafanızı karıştırabilir. Sürekli sergileri tek günde görmek mümkün olmasa da, size çok ilginç bir tavsiyemiz olacak:
British Museum’da Japon esintisi
Manga çizimlerini daha önce hiç yakından görmediyseniz, -şiddete karşı olmamıza rağmen- bu sergiyi size şiddetle tavsiye ediyoruz. Japon Hoshino Yukinobu‘nun meşhur Professor Munakata’sının çizimlerini British Museum’da ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Son haftası süren sergi, sadece cuma günleri açık; bu da demek oluyor ki bu son cuması. Sakın kaçırmayın!
The British Museum Great Russel Street, London WC1B 3DG
Öyle Japon, Öyle Sushi Ki…
Japon sergisinden başladık, neden Japon yemeğiyle devam etmeyelim? Sushi ve sake insanıysanız, bizimle doğru yerdesiniz. Zira Soho, birçok Japon restonına ev sahipliği yapsa da, So Japanese en iyilerinden biri. Üstelik hafif yemeğinizin ardından Soho’da geziyor olmanız da restoranın cazibesine cazibe katıyor! Eğer sushi hayranı değilseniz, menüde başka seçenekler de var!
So Japanese ;3-4 Warwick Street W1B 5LS
Yazımızda bahsetmediğimiz ulus kalmamasını hedeflemiştik ama bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Haftamızı, hem bir Japon filminde: Memoirs of a Geisha: hem de bir İngiliz filminde: Pride and Prejudice çalmış bir şarkıyla bitiriyoruz… Hem de parçamız ödüllü bir Londralı’dan geliyor…
Kate Nash, The Nicest Thing!
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=suFxRY9S2ZI[/youtube]
Herkese mutlu haftalar!
Şehir Halleri, www.aysegulekinci.com